info@ipe.com.tr

Genellikle endişeli ve kaygılı mısınızdır? Gerçekleşme ihtimali düşük olan konularla ilgili çok kaygılanır mısınız? Genellikle her olayda negatif bakış açısı ve karamsarlığı sık kullanır mısınız? Aile, iş, ekonomik durum, sağlıkla ilgili bitmeyen endişe ve kaygılarınız olduğunu fark eder misiniz? Bu endişe ve kaygılar sizi sinirli, gergin, üzüntülü, sıkıntılı hissettirmeye neden olur mu?

Kaygı yoğun korku duygusu ve bu duyguya eşlik eden bedensel belirtilerin eşlik ettiği bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Bedensel belirtiler arasında kalp çarpıntısı, terleme, titreme, sallanıyormuş hissi, sırt ağrısı, başağrısı, kas gerginliği, kolay yorulma, irkilme, ellerin soğuması, ishal, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, midede rahatsızlık hissi, yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk, boğazına yumru takılma hissi, kollarda ve bacaklarda uyuşma, hızlı nefes alma vb. belirtiler korku hissiyle birlikte ortaya çıkmaktadır. Bu yoğun korku kişinin düşünme biçimini, algılarını, bilişsel yapısını değiştirerek çarpıtmalar, gerçekdışı değerlendirmeler oluşturmasına neden olur. Kişi kötü bir şey olacak hissi nedeniyle konsantre olmakta güçlük yaşar, uykusuzluk ya da fazla uyuma -iştahsızlık ya da fazla yeme belirtileri gösterir.

Korku duygusu sağlıklı bir duygudur. İnsanoğlunun türünü devam ettirebilmek için tehlikelerden korunmasını sağlayan otonomik bir tepkidir. Bilinen ya da görülen bir tehlike karşısında kaçma ya da savaş durumlarından hangisini seçeceksek bize gerekli olan enerji ve fiziksel donanımı sağlayarak uygun yanıt vermemize olanak sağlar. Oysa kaygı ya da diğer adıyla anksiyete sağlıklı korkudan farklıdır. Kaygı bilinmeyen ,belirsiz ve çelişkili bir tehdide verilen bir tepkidir. Günlük yaşam koşulları , olaylar ve kişilerarası ilişki çatışmalarından duyulan aşırı kaygı durumunda kişi hep kötü bir şey olacak, kontrolüm dışında bişeyler olacak , ben bu olumsuz durumu engelleyemeyeceğim, her şey sarpa saracak, yakınlarımın başlarına kötü şeyler gelecek düşünceleriyle günün büyük bir kısmı sıkıntı yaşar.Bu kaygı anında kişi yoğun huzursuzluk ve bu huzursuzluğa eşlik eden, kişiyi çok rahatsız eden bedensel belirtiler hisseder. Diğerlerinin mantıklı açıklamalarını duyacak durumda değildir. Bu yoğun kaygı yaşamın belirli alanlarında bozulmalara sebep olur.

Kaygı bozukluğu tanısı için en az 6 ay süreyle hemen her gün çıkan, birçok olay yada etkinlik hakkında , iş okul, aile , başarı, ekonomik olumsuzluklar vb. aşırı kaygı duyma ve endişeli beklenti ve üzüntü hali belirtilerinin olması gerekir. Kişi bu üzüntüsünü kontrolde zorlanır. Huzursuzluk, endişe, heyecan duyar. Düşüncelerini yoğunlaştırmakta zorluk çeker ,zihni durmuş gibidir. Bu bedensel, zihinsel ,ruhsal belirtiler kişinin aile yaşamını ve aile içindeki sorumluluklarını, iş yaşamında hata yapma endişesini ve performansını, okulda ders başarısını, ya da yakınlarıyla ilgili stres duyma ve iletişimi bozan nitelikte olur.

Anksiyete bozukluklarının tedavisinde psikofarmokolojik yaklaşımın yanında psikoterapide bilişsel davranışçı terapiler, psikodinamik terapiler, grup ve aile terapileri içgörü yönelimli psikoterapi, destekleyici psikoterapi, davranışçı terapiler, bilişsel terapiler kullanılmaktadır.

Davranış terapilerinde; olumlu ve olumsuz pekiştireç sistematik duyarsızlaştırma, taşırma, kademeli maruz bırakma, yanıt önleme, düşünce durdurması, gevşeme teknikleri, kaygı kontrol tedavisi, kendini gözleme kullanılmaktadır. Bilişsel terapide irrasyonel kognisyonları düzeltme, kişinin kendini algılaması ve diğerlerinin kendilerini nasıl algıladığı ile ilgili bilişsel varsayım,sayıltı ve temel inanışlarla çalışılır. İçgörü yönelimli terapide amaç hastanın psikolojik çatışmalarına içgörü, farkındalık geliştirmesine yardım etmektir. Destekleyici psikoterapide kişinin adaptif baş etme yöntemlerinin geliştirilmesi için gerçeği test etme ve davranışlar hakkında önerilerde bulunur. Psikodinamik terapiler ruhsal fonksiyonun büyük bölümünü kapsayan bilinçaltı üzerinde çalışır.Psikanalitik bakış açısı kaygı semptomunun arkasındaki çatışmalar,savunmalar,arzular,bilinçaltı fanteziler, geçmişimiz ve karakter özellikleri üzerinde durur.

Hangi psikoterapi yöntemi uygulanırsa uygulansın amaç kişinin kaygı semptomlarıyla baş etmesini sağlamak ve yaşamdaki işlevsel rolüne geri dönmesini sağlamaktır. Psikofarmokolojik yaklaşımda kaygıyı azaltan ve depresif belirtilere yönelik ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Kaygı bozukluğunun yoğunluğu,sıklığı ve süresi, göz önüne alınarak eklektik,bütünsel bir tedavi yaklaşımının uygulanması kaygı bozukluğunda esastır.