info@ipe.com.tr

Okumak, gözler açık hayal kurmaktır...

Gözlerinizi kapatın ve kendinizi bir sahil kenarında hissedin... Denizin sesi, kumun sıcaklığı... Aklınızdan ne geçiyorsa ekleyin, ve bir süre sonra farkediceksiniz ki yüzünüz gülüyor. Gözlerinizi açtığınızda ise çok daha rahatlamış ve huzurlu hissedeceksiniz. Bunun tam tersi olarak, kötü şeyler düşünürseniz de gerginlik, endişe gibi duyguları hissedeceksiniz. 

İşte düşünmek, hayal kurmak aslında yaşamlarımızın bu kadar içinde, hayatlarımızı bu kadar etkiliyor. Yapılan bir araştırma sonucu da hayal gücünün ne kadar etkili olduğunu bize kanıtlar nitelikte; konservatuar piyano bölümü öğrencileri üzerinde yapılan bu çalışmada, öğrenciler iki gruba ayrılıyorlar. Her iki grubun da öncelikli olarak piyano çalarlarken beyin dalgaları inceleniyor. Daha sonraki süreçte; bir grup, haftanın her gün aktif olarak piyano çalışırken, diğer grup gözlerini kapıyor ve sadece parçaları zihinlerinden çalışıyorlar. Sonuç çok şaşırtıcı ve aslında bir o kadar ümit verici; her iki grupta da çalışma sonrası uygulanan EEG sonuçlarına göre, aktif olarak hergün piyano çalan grupla, zihinsel olarak hergün piyano çaldığını hayal eden gruptaki gelişmeler, sonuçlar aynı gözükmekte. Bunun ümit veren kısmı ise tedavi sürecinde kendini gösteriyor. Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız ise davranışlarımızı şekillendirir.

Yani eğer sağlıklı düşünce yapısına sahip olabilirsek, daha iyi hissedip, daha doğru davranabiliriz. Bununla beraber eğer düşünce hatalarımız varsa da, bunların temeline inip doğru düşüncelerle yerlerini değiştirip, duygu ve davranışlarımızı istediğimiz gibi şekillendirebiliriz. Buraya kadar anlatmak istediğim aslında hayal kurmanın her yaşta hayatımız için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak içindi. İlk hayallerimizi ise çok küçük yaşlarda kurmaya başlıyoruz. İlk oyuncak, duyulan ilk hikaye... Bu yüzden de işte tam da bu noktada ailelere çok büyük iş düşüyor. Hangi yaşta hangi oyuncak ve hikayenin çocuğunuz için daha faydalı olacağını araştırmalı ve bu doğrultuda seçimler yapmalısınız. Bunun için önce hikayenin çocuk yaşamındaki önemini vurgulamak istiyorum ki böylece yapacağınınz tercihlerin ciddiyetini daha iyi kavramış olacaksınız...

Okul öncesi dönemde, çocuklara okunan/anlatılan hikayelerin sağladıkları, ileriki dönemlerde onlar için çok büyük önem taşımaktadır. Hikayeler çocuklara anlatılmak ve öğretilmek istenilen herşeyi dolaylı yoldan ifade etmenin en güzel yoludur. En önemli faydalarından biri, okunan bu hikayelerin çocukların ruhsal ihtiyaçlarını karşılamasıdır; başarma ihtiyacı, bilgi ihtiyacı, sevme ve sevilme ihtiyacı, güven ihtiyacı, bir gruba ait olma ihtiyacı, değiştirme ihtiyacı, estetik ihtiyacı, oyun ve bunun gibi birçok ruhsal durumu, yaşamlarından önce dinledikleri hikayelerde deneyimlemektedirler ve bu durum çocukları yaşam gerçeklerine hazırlamaktadır. Bu beraberinde, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini desteklemektedir.;

Aynı zamanda hikayeler, çocukların alıcı ve ifade edici dillerinde ilerlemelere olanak tanımaktadır. Çocuğun kavram gelişimini arttırırken zihinsel gelişimine katkıda bulunur ve olmayanı düşünmesine yani hayal kurmasına olanak verir. Bu da çocukların gelişmekte olan iç ve dış dünyasına katkıda bulunur ve yaratıcı düşüncelerini harekete geçirir. Bir diğer önemli şey ise çocuk dinlemeyi öğrenir. Burada önemli başka bir konu karşımızda çıkmaktadır. Çocuğunuza hikaye okurken ses tonunuz son derece önemlidir. Uygun bir ses tonu, yumuşak ve sakin bir anlatım kullanılmalıdır. Fakat masalın gelişimine göre ses tonunuzda ayarlamaları mutlaka yapmalısınız. Heyecanlı bir öyküyü çocuğunuza durağan bir şekilde okursanız, ilgisini toplayamayacak, hikayeden büyük ihtimal kopacaktır. Ya da bazı yerlerde abartarak aşırı yüksek ses kullanmak, korkunç sesler çıkartmak çocuğunuzu gereksiz yere korkutabilir. Hikayeyi çocuğunuza okumadan önce siz kendi kendinize okuyun, masaldaki kahramanları seslendirmek ve onları taklit etmek, bazı efektler kullanmak; hem çocuğunuz için çok güzel bir deneyim olacaktır, hem de onun verdiği tepkileri izlemek sizin için çok keyifli olacaktır. 
Tüm bunların dışında hikaye okumak çocuğa özel ve kaliteli zaman ayırmak açısından da çok değerlidir.

Özetle kitaplar çocuklara; anne, baba, kardeş dışında ilişki kurabilecekleri yeni arkadaşların, başka insanların yer aldığı çevreyi tanıtır. İçinde sorunların, sevinçlerin, dayanışmanın ve paylaşımın olduğu bu ilişkileri örneklendirerek, çocuklara yaşayabilecekleri sorunların çözümüne ilişkin ipuçları sunar. İyi seçilmiş bir çocuk kitabı, çocuğun düşünme, sorun çözme ve yaratıcılık gücünü arttırır, çocukta doğaya karşı ilgi uyandırır, sevgiyi aşılar, gelişim düzeyine uygun davranmasına katkıda bulunur ve dilini geliştirmesini sağlar. Ayrıca çocuğun resim, drama, müzik gibi sanat alanlarına karşı ilgi duymasına da zemin oluşturabilir. Yani çocuklar bir yandan yetenek yelpazelerini geliştirirken, öte yandan günlük yaşantılarını kolaylaştırıp renklendirirler.

Çocukları olabildiğince erken dönemlerde kitapla tanıştırmak çok önemlidir. Kitap okunan bir evde büyüyen çocuğun, akranlarında daha ileri algı düzeyine sahip olduğu bilinmektedir. Çocuklara kitap okumayı zorunlu bir görevden çıkarıp, eğlenceli bir alışkanlık haline getirmedeki en önemli etken, yaşlarına ve isteklerine uygun kitap seçmekten geçer. Burada dikkat etmeniz gerkenler;

0-3 yaş dönemi çocuklar:

  • Yeni doğan bebekler için bez ve hışırtı sesleri çıkaran, yazısız ya da çok az yazılı kitaplar uygundur.
  • Altıncı aydan itibaren, bebek dünyayı dokunarak keşfetmeye başlar. Bunun için içinde farklı dokuların bulunduğu, “dokun-hisset” serisi olarak adlandırılan kitapları tercih edebilirsiniz.
  • 1 yaştan itibaren çocuğun dil gelişimiyle beraber, içinde kısa hikayelerin ve her sayfada bir iki cümlenin olduğu kitaplar, çocuğunuz için faydalı olur.
  • 2-3 yaşındaki çocuklar dokunarak ve dinleyerek öğrenirler. Hayvanlarla, çocuklarla, yiyeceklerle ve araçlarla ilgili olan kitaplar ilgilerini çeker. Okuduğunuz kitapların içinde onun bildiği nesnelerin olmasına dikkat edin. Renkli ve sevimli karakterler ve kısa cümlelerle anlatılmış masallar, bu dönem çocukların ilgisini çekmektedir.

3-6 yaş dönemi çocuklar:

  • Bu dönemde kısa hikayelerin yanı sıra masallar da okuyabilirsiniz. Hoşlarına giden bir masalı defalarca dinlemek isteyebilirler, hatta ezbere kendileri de eşlik edebilir, siz sıkılmadan her istediklerinde okuyun, çünkü tekrarın öğrenmede etkisi çok büyüktür. Bu yaş dönemindeki çocuklara, içinde rakamların, çocukların ve hayvanların olduğu kitaplar okuyun. Bununla beraber okul, aile ve arkadaş temalı masalları da çok severler. Kahramanlara ilgilerinin arttığı bu dönemde, bu tarz kitaplara da çokca ilgi göstereceklerdir. Sık sık kitaptaki karakterlerle ilgili soru sorun, bazen beraber hikayenin sonunu yeniden oluşturun, bu yaratıcı düşünmelerine yardımcı olacaktır.

Okul dönemi:

  • Okulun ik yıllarında çocuk hala somut düşünce evresinden tam çıkmış değildir. Çoğunlukla çocuk kahramanların hikayelerinden hoşlanırlar. Doğal yaşam ve hayvanlara olan ilgileri devam eder. Okumayı sökmeleriyle de beraber artık daha çok yazı, daha az resim olan kitapları beğenebilirler ama yine de seçtiğiniz kitapların resimli olmasına dikkat edin. Çünkü hala somut düşünce evresinde oldukları için, zihinlerinde canlandırmakta zorlandıklarında, resimler ve görsellik ilgilerini canlı tutar.
  • 10 yaş civarında gelişmeye başlayan soyut düşünce ile, ilgi alanlarına yönelik kitaplar seçmeye başlarlar. Mizah, macera gibi konulara veya dergilere ilgi gösterebilirler.
  • Kitap seçiminde yaşa uygun olmasının önemli olduğu kadar, çocuğunuzun seçimi de önemlidir, mutlaka buna saygı gösterin!!
  • Buraya kadar bahsettiğim kısımda hikayelerin, hayal kurma, yaşamı deneyimleme, problemlere çözüm yolu bulma gibi etkilerinin altını çizdim. Bununla beraber hikayeler bir terapi çeşidi olarak da kullanılmaktadır. Disleksi ve konuşma bozukluğu sınıfı altında adlandırabileceğimiz çocuklarda, masallarla terapi uygulamaktadir. Sonuç olarak ise çocuklarda kelime sayısında artış, artikülasyon bozukluklarında azalma ve konuşmada akıcılık görülmektedir...

Yani hikayeler yalnızca psikolojik ya da zihinsel düzeyde değil, nörolojik düzeyde de çok büyük önem taşımaktadır. Şunun da altını çizmek gerekir ki bu terapi tekniklerini bulan kişiler de hayal güçleri sayesinde bu sistemleri geliştirmişlerdir. Hayal kurmayı asla bırakmayın ve unutmayın ki masal olması gerçek olmayacağı anlamına gelmez...