info@ipe.com.tr

Axline’a göre oyun terapisi, oyunun çocuğun kendini doğal yoldan dışa vurmasına dayanır. Nasıl yetişkin terapisinde konuşarak duyguların dışa vurumu sağlanıyorsa, çocuklar için oyun terapisinde de oynayarak duygu ve sıkıntılarını dışa vurması için olanak sağlanır (Axline, V. M., Play Therapy)

Oyun tekniğini ilk uygulayan Hermine Hug-Hellmuth olmuşsa da, asıl bu tekniği geliştiren ve düzenli bir şekilde kullanan Melanie Klein’dır. Melanie Klein seansta beliren oyun öğelerinin yetişkinlerdeki çağrışımlara denk geldiğini savunur. Çocukta kaygı uyandıran bir durumla bağlantı olan fanteziler, oyun sayesinde, simgesel bir biçimde ifade edilirler. Oyun terapisi çocuğun iç dinamik yapılarına uygun veya eşit dinamikte olmalıdır.

Oyun terapisinde simgesel oyun, çocuğun iç dünyasını yansıtıyor olması açısından çok önemlidir (Therapeutic Limit Setting in the Play Therapy Relationship, Landreth G.).

Oyun terapisindeki oyuncaklar çocuğun kelimeleri ve oyundaki aktivite dili gibi görünür. Oyuncakların kullanımı çocuklara korkularını, kaygılarını, fantezilerini, suçluluk duygularını insanlardan çok objelere transfer etmelerine izin verir. Oyun terapisi direktif (yönlendirilmiş) veya nondirektif (yönlendirilmemiş) şeklinde uygulanabilir. Nondirektif oyun terapisinde çocuk, kendini ifade etmek için kendi oyununu seçer. Oyun odasındaki oyuncaklar metaforlarını canlandırması için ona enstrümanlar olarak sunulur. Direktif oyun terapisinde ise, terapist metaforları ortaya çıkarmak için, terapiyi yöneltir ve bazen de öğretici stratejiler kullanabilir.

Terapide yönlendirmenin sebebi ne olursa olsun, terapist çocukla beraber problemi deneyimleme ve problemin üzerine çalışma şansı bulur. Oyun terapisinde kullanılan oyun materyalleri:

Gerçek yaşam oyuncakları: Oyuncak ailesi-evi-ev eşyaları, kuklalar, telefon, araba, uçak vs...

Dışa vurum ve agresif dürtü oyuncakları: Kum torbası, oyuncak tabanca, oyuncak askerler, sinirli kuklalar, bıçak vs...

Yaratıcı dışavurum ve duygusal açılım oyuncakları: Makas, oyun hamurları, insan ve hayvan el kuklaları, maskeler, boyalar, yapıştırıcılar, boya kalemleri vs...

Oyun terapisinin kazandırdıkları; çocuğun daha az acı çekmesini sağlamak, travmasıyla, fobileriyle baş etmesine yardımcı olmak; hayat koşullarına uyum sağlamak (boşanma, hastalıkla baş edebilme), okulda daha iyi uyumlu olabilmek, öğrenme ve çalışma becerilerini arttırmak; kişisel sinir ve agresyonunu kontrol edebilmek... (Psychoanalytic Play Therapy, Bromfield R.).

Oyun terapisindeki ilişki:

  • Terapist, çocuğu empatiyle dinler ve ona bunu gösterir. Derinden anlaşılıyor olmak ve bakış açısının anlaşıldığını bilmek bile başlı başına, acı verici ve kabul edilmeyici hayat deneyimlerindeki en güçlü deneyim olur.
  • Çocuklar için oyun terapisindeki ilişki daha önce deneyimlemedikleri, kendilerinin oldukları gibi kabul edildikleri ve korundukları yerdir. Terapist çocuğun davranışlarını anladığını ona anlatır ve saygı duyduğunu gösterir.
  • Ancak yalnızca güvenli ve kabul edildikleri bir ortam yeterli değildir. Aynı zamanda terapistin çocuğu terapötik olarak sarması gerekmektedir. Buna paralel olarak; anne bebeğini kucaklar, terapist de hastasını; ama fiziksel olarak değil psikolojik olarak.

Filial oyun terapisi:

Ebeveynler ve çocuklar arasındaki kronik ve şiddetli bir işbirliği eksikliği, ebeveynler ve diğer aile fertleri için olduğu kadar, çocuk için de ciddi sorunlar yaratacaktır.

D.W. Winnicott’a (1992) göre, bir birey olarak çocuk gibisi yoktur. Çocukların davranışlarını anlamak, ancak ebeveyn ve çocukları bir takım olarak incelemekle gerçekleşir. Eğer çocukların davranışlarında bir sorun varsa, çoğunlukla takımın davranışlarında da bir sorun var demektir.

Acı çeken ya da profesyonel yardıma ihtiyacı olan çocuğu terapiye götürmek, aileler için başlı başına güven eksikliği yaratmaktadır. Dolayısıyla aile ne kadar çalışmanın içine dahil edilirse, o kadar başarı elde edilir. Şu unutulmamalıdır ki çocukla terapistin ilişkisi ne kadar güçlü olursa olsun, çocuğun ailesiyle olan ilişkisinden sonra gelmektedir. Bu nedenle aileye sadece çocuğu terapiye getirmek için değil, aynı zamanda onun ihtiyacı olan ve kendi başına yaptığı değişiklikleri desteklemesi için ihtiyaç duyulur.

Filial terapinin temelleri 1960’larda Bernard ve Luise Guerney tarafından atılmıştır. Guerney, hasta odaklı oyun terapisinde aile eğitme metotlarını ilk kez kendi çocukları üzerinde denemiştir. Onun orijinal modeline göre, aileler haftada bir kez olmak üzere 12 ay süpervizyon gruplarına katılmıştır.

Guerney’e (2003) göre, filial terapi 3-10 yaş arasındaki çoğu çocuğa uygulanabilir.

Filial oyun terapisi, aile çocuk arası ilişkiyi, aileye önemli teknikler öğreterek, terapötik bir çerçevede, çocuğunun sosyal, duygusal ve davranışsal problemlerini, düşünsel sağlıklarını güçlendiren yoldur. Filial terapi ailelere yönelik ve ailelerin doğrudan çocuklarının davranışları üzerine eğitildiği, çocuk odaklı bir psikoeğitimdir.

Filial oyun terapisinin odağı, ailelerin, çocuklarının yaşamında terapötik bir üye olabileceğidir. Amaç; aileleri, çocuklarının davranışlarını anlama ve değiştirmede geliştirmektir.

Ailelerce uygulanan oyun seanslarının teorik temeli Axline’ın(1947,1969) hasta odaklı oyun terapisi modeline dayanmaktadır. Axline ise bu methodu Rogers’ın (1951) hasta odaklı terapi modelinden, non-diretktif oyun terapisine adapte etmiştir.

Landreth’e (2002) göre, filial oyun terapisinde empati sadece problem çözme odaklı değildir. İlk olarak aile-çocuk arası ilişkiyi, çocuğu kabul etmeyi ve çocuğun oyun esnasında liderlik edebilmesini sağlama amaçlıdır. Bu empatik yaklaşımda kendini güvenli bir aile ilişkisi içinde gören çocuk, oyun sırasında kendini daha iyi değerlendirebilir, duygularını daha iyi anlar ve bunu ailesiyle paylaşır hale gelir.

Filial terapide ailelere beş temel beceri:

  • Çocuklarının problemleri üzerine anlaşabilme,
  • Onların ihtiyacını anlayabilme,
  • Pozitif ve işlevsel aile-çocuk ilişkisi geliştirme,
  • Oyunun, çocuğun hayatındaki önemini anlama,
  • Anlayışlarını değiştirme, ve bunu her gün uygulama.
  • Çocuğun ilk büyük oyuncağı anne babasıdır. Bebekliği ve çocukluğu boyunca, onunla oynanan, birlikte yapılan oyunculuklar ve onun sorularına verilen olumlu tepkiler çocuğun duygusal sağlığının, esenliğinin ve kendine güveninin temel noktalarıdır.
  • Filial oyun terapisinde ailelerden, terapi için kullanılacak olan oyun materyallerini sadece özel oyun zamanında kullanmaları istenir.
  • Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklardaki aile eğitimi programlarında;
  • Ebeveynlik becerilerinin ve güvenin arttırılması
  • Stresin azaltılması
  • Aile ilişkilerinin düzeltilmesi
  • Bozukluğun hem birincil hem de ikincil belirtilerinin azaltılması amaçlanır.

Çocuklar her gün oyun oynamaya ihtiyaç duyar. Her gün çocukla ona eşlik edilirse, uzun vadede mutlu, akıllı olacak ve ilişki çok daha güçlenecektir. (Auerbach S., Çocuk Yetiştirmede Oyunun Önemi, s. 45).

Çocuğa ilginin olumlu biçimde aktarılması bu uygulamanın özünü oluşturur. Ona ilgi göstermek, onu övmek olumlu pekiştireçlerdir, böylece olumlu davranışlarını arttırması olasılığı da artar.

Etkili iletişim becerileri, iletişimde anne babanın biz bilincinde olması ile gerçekleşir. Biz bilincinin göstergesi; duyguları tanımak, çocuğu değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi kabul etmek, sorun olduğunda sorunun kimde olduğunu saptamak, sağlıklı bir iletişime nelerin engel olduğunu bilmek ve iletişimi bozan engelleri kullanmamaktır.

Oyun terapisindeki aile katılımı, terapinin süresinde ve aynı zamanda başarılı sonuçlar almada oldukça etkilidir.

Filial oyun terapisinde aileler çocuklarıyla 30 dakikalık oyun zamanı geçirirler.

Nina Rye‘e (2005) göre bu oyunun karakteristikleri;

  • Aile çocuğa 30 dakika boyunca dikkatlerini bölmeden verirler.
  • Oyuna çocuk liderlik eder.
  • Aile çocuğu daha sakin dinler ve onu anlayarak iletişime girer.
  • Aile çocuğun davranışlarına sınır koymayı öğrenir.
  • Guerney (1964) filial terapinin altını şu 11 konuda çizmiştir:
  • Çocuğun hayatıyla ilgili olan her şey, çocuğun oluşturduğu ilişki çerçevesinde anlaşılır hale gelir.
  • Gerçekleşen değişim aile sisteminde ortaya çıkar.
  • Çocuğun değişimindeki birincil getiri, çocuğun yaşamının terapist tarafından veya aile tarafından daha iyi anlaşılmasıdır.
  • Filial terapide ebeveyn sadece yardım eden değil aynı zamanda yardım alan da olur.
  • Ebeveyn çocuğu için oyun terapistinin rolünü çok iyi öğrenmiş olur.
  • Öğrendikleri bu oyun teknikleri sayesinde daha önce farkında varmadıkları kişisel konularına da ışık tutabilirler.
  • Kısa bir süreliğine de olsa, rol değişimi, hasta odaklı ailenin bakış açısını değiştirmeye hizmet eder.
  • Ebeveyn, çocuğuna karşı bu özel oyun zamanlarında oldukça güçlü bir anlayış geliştirir.
  • Ailenin çocuğa olan dikkati, kısa sürede de olsa, daha terapötik bir boyuta çıkar.
  • Ailenin terapist olarak rolü, bu terapötik anlayışı hem çocuk, hem aile hem de çocuk-aile arası ilişki için gelişir.
  • Aileler için filial terapinin en büyük faydası, kendilerinde terapistin yaptığı gibi, çocuklarını değiştirmede etkili oldukları potansiyeline olan inançlarının artmasıdır.
  • Oyun esnasında çocuğun dikkatini toplamak, odaklamak ve dağıtmamak için; bekleneni kendisine açık bir biçimde anlatmak, göz teması kurmak, görünebilir konumda olmak, etrafını dikkatini dağıtacak materyallerden arındırmak, ve başardıkları için övmek çok önemlidir.
  • Dikkat eksikliği olan çocukla annesinin oyun tekniklerini uygulanması çocuk için ilgi çekici ve cesaretlendirici olur. Anneyle iletişimini ve paylaşımını arttırır. Birden çok duyusunu kullanmasını sağlayarak, etkin katılımı gerektirirler. Dolayısıyla sosyal becerileri artar ve özgüvenleri gelişir.

Çocukların “yanlış” yaptıkları birçok davranış yönergeyi doğru biçimde algılamama sebebiyledir.

Yönergelerin verilmesinde uygulanabilecek ipuçları;

  • Çocuğun dikkatini çekene kadar beklemek,
  • Tamamen sessizleşmeden yönergeyi vermemek,
  • Kesin, yavaş ve açık olarak anlatmak,
  • Konuşurken gözlerine bakmak,
  • Birden çok duyusuna hitap eden yönergeler vermek,
  • Ne yapılması gerektiğini örneklemek,
  • Bir defada çok fazla yönerge vermemek,
  • Anlayıp anlamadığını kontrol etmek.